Her yıl Türkiye Özel Okullar Derneği (TÖZOK) tarafından Antalya’da düzenlenen ve bu yılki ana teması ‘Bütünsel Eğitim Yaklaşımları ve Yapay Zeka’ olan, 22’nci Geleneksel Eğitim Sempozyumu bugün başladı. 2 Şubat’a kadar sürecek olan sempozyumun açılış konuşmasını yapan TÖZOK Başkanı Zafer Öztürk, “Biz artık eğitimi, farklılaştırılmış eğitim yöntemlerini, eğitimde kültürel çeşitliliği, yeni ölçme ve değerlendirme tekniklerini, kısacası geleceği, teknolojinin pedagojiye etkilerini konuşmak istiyoruz. Son günlerde tüm çevrelerin gündeminde olan maliyet artışlarını, ücretlerin ne olacağını konuşmaktan yorulduk. Eğitim pahalı deniyor da pekiyi cehaletin bedeli düşünülüyor mu” dedi.
Öztürk’ün yapay zekaya ve özel okul ücretlerine vurgu yaptığı konuşmasından satır başları şöyle:
“Bir Türk astronotun ilk kez uzaya gitmiş olması hepimiz için gurur verici. Üstelik de uzayda yapılması planlanan, bilimsel deney önerileri bağlamında, MUŞ ilimizden bir grup öğrencinin, bilimsel deneyler kapsamında önerilerinin kabul görmüş olması ayrıca bir başka gurur kaynağı olmuştur. Kim ne derse desin, her ne şekilde olursa olsun, bu konudaki niyeti ve iradeyi konuşmak gerektiğine inanıyoruz. Büyük önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “İstikbal Göklerdedir” sözlerinin anlamını ve bize gösterdiği hedefleri konuşmalıyız.
TEKNOLOJİ ÇAĞINDA DÜNYAYI KUCAKLAYABİLİYORLAR
Bu yıl, yarınların aktif aktörlerinden olan yapay zekayı irdelemenin önemine inanıyoruz. Aynı zamanda bilim-teknik ve değerleri, eğitimin bütünselliği içinde nasıl konumlandırıp, hangi aşamalarda yer verebileceğimizi tartışmak istiyoruz. İnsanı insan yapan değerlerle yetiştirmeyi hedeflediğimiz gençlerimizin, işte bu değerlerle insana sahip çıkmasının, eğitimin bütünselliği içinde sarsılmaz yerini konuşmayı hedefliyoruz. Zira bu bütünsellik artık öyle bir düzeyde ki, gençlerimiz teknoloji çağının kaynaklarını ve imkanlarını kullanarak dünyayı kucaklayabiliyorlar. Gençlerimiz, sosyal duyarlılıklarını paylaşma adına dünyanın bir başka ucuna erişerek bambaşka hayatlara dokunabiliyor, bambaşka deneyimler yaşayabiliyorlar. Bu aşamada biz eğitimciler olarak, onların dünyasında neredeyiz? Hangi konumdayız? Onlara hangi düzeyde ve hangi aşamada eşlik edebiliyoruz?
ARTIŞ ÜCRETİ BİR KEZ OLUYOR
Eğitim öğretim faaliyetimizi özveri ile sürdürürken ekonomik gerçeklerle mücadele etmenin zorluklarını yaşadığımız da ayrı bir gerçek. Bir eğitim kurumunun tüm paydaşları, bu ekonomik süreçleri farklı ama sonuçta aynı zorluklarla yaşıyor. Kurumlarımız yılda bir defa okul ücreti artışı yaparak gerek ulusal gerek küresel bağlamda dünyayı tehdit eden enflasyonla mücadele etmeye çalışıyor. Dolayısıyla kurumların işleyişini sağlıklı bir biçimde yürütmesine olanak vermeyen ya da şartları zorlayan yetersiz artışlar kurumların mevcudiyetini sürdürmeye çalışan kurucuların yanında o kurumda görev yapan tüm çalışanları da doğrudan etkiliyor. Şu bir gerçek ki, resmi verilere ve istatistiklere dayanılarak yapılmış olan analiz ve araştırmalar, eğitim kurumlarının durumunun mali anlamda hiç de iç açıcı olmadığını gösteriyor.
İHTİYAÇ DAYATILANIN ÇOK ÜSTÜNDE
TÖZOK olarak özellikle son 6 yıl, son 3 yıl ve son 2 yılın mali portrelerini tüm parametreleri ile net anlayabilmek, içinde bulunduğumuz durum ve şartları subjektif yorumlarla değil, TÜİK verilerine dayanarak değerlendirmek için tamamıyla bağımsız bir kuruluşa analiz çalışması yaptırdık. Bu çalışmayı tüm üye okullarımızla da paylaştık. Tamamen tarafsız ve resmi kaynaklardan alınan verilere dayalı yapılmış olan bu çalışma, kurumlarımızın istikrarlı bir dengede ilerlemesini sürdürebilmesi için, dayatılanın çok üzerinde okul ücret artışları yapması gerektiğini bizlere gösterdi. Ancak maalesef şartlarımızın zorluğu ve yaşanması kuvvetle muhtemel sıkıntılarımız hala devam ediyor.
Sektör olarak tüm yatırım ve sermaye kendi öz varlıklarımızla olup, attığımız her adım, yaptığımız her atılım ve çalışma izne tabii olmakla beraber, her uygulamamız da denetime tabiidir. En küçük bir şikayet muhakkik demektir, müfettiş demektir. Fiziki şartlarımızdan pedagojik uygulamalarımıza kadar her adımımız başlı başına bir onay prosedürü gerektirmekte olup, Rekabet kurulu, İçişleri Bakanlığı ve elbette Milli Eğitim Bakanlığımız, sorumlu olduğumuz üst makamlardır. Böylesine ve hiç de kolay olmayan sorumlulukların altında, ekonomik sıkıntılar içinde adeta yaşam mücadelesi veren sektörümüzün işi hiç de kolay değildir.”