Trabzonspor’dan İngiltere’nin Hull City takımına transfer olan Abdülkadir Ömür, takımıyla kamp yapmak için geldiği Antalya’da basın mensuplarının sorularını cevapladı.
Abdülkadir, açıklamalarında Trabzonspor’daki günleriyle ilgili de çarpıcı itiraflarda bulundu.
Milli futbolcu şunları söyledi:
“Türkiye’de olmaktan dolayı mutlu ve huzurluyuz. Çünkü ne zaman memleketimize gelsek bu güzel insanlarla bir araya geldiğimiz zaman ister istemez insan bir mutlu oluyor, ayrı bir gururlanıyor. İkinci olarak da dediğiniz gibi yıllar önce öyle bir teklif gelmişti. O zaman da gerçekten çok gitmek istemiştim. Çünkü o zaman kendime göre düşüncem Trabzonspor’daki zamanımın bittiğini ve bir an önce Avrupa’da kendimi daha fazla geliştirip önce Trabzonspor’u daha sonra da ülkemi yurt dışında temsil etmekti amacım. Ama o zamanki kulüp başkanımız Ertuğrul Doğan ve Ahmet Ağaoğlu kendileri bana bir sene daha en azından burada Trabzonspor’da kalmamı rica ettiler. Ben bunu da inkar etmiyorum. Ayrılmak istediğimi söylemiştim.
Ama her futbolcunun hayalidir Premier Lig’de oynamak. Biz de bu hayali gerçekleştirmek için en azından İngiltere’ye geldik ve ortak noktamız Acun ağabeyle, Tan ağabeyle ve hocamızla beraber Premier Lig’e çıkmak. Burada bu takımda oynayan herkesin hayali de bu. Çünkü Premier Lig sizin de onaylayacağınız üzere dünya futbolunun en çok izlendiği ve bir futbolcunun oynamaktan keyif aldığı, hatta taraftar olarak da gittiğimizde keyif aldığımız bir lig. Tabii ki her yastığa kafamı koyduğumda neden acaba o zaman teklifi reddettiklerini düşünüyorum. Daha sonra da çok fazla düşününce tabii ki işin içinden çıkamadığım için belki de bu hayalin Türk ortamıyla beraber Premier Lig’e çıkmanın hedefiyle yaşıyorum diyebilirim.
Ligin kalitesine gelecek olursak, belki de çok fazla Türkiye’de izlenmediği için biraz küçümseniyor olabilir. Hem fiziki olarak hem de tempo olarak bence dünya futbolunda ilk 6’ya girebilecek seviyede bir lig olduğunu düşünüyorum. Ben de belki gelmeden önce izleme fırsatım olmadığı için Türkiye’deki arkadaşlarım ve insanların düşündüğü gibi düşünüyordum. Premier Lig’in bir altındasınız. Premier Lig’e çok yakın olduğunu hissediyorsunuz ama bir o kadar uzaksınız. Kimin kimi yenebileceği veya kaybedeceğini tahmin edemiyorsunuz.
Türkiye’deki farka gelecek olursak, biliyorsunuz Trabzonspor’da oynadım; baskının ve stresin merkez yerlerinden bir tanesiydi. Hiçbir Türk taraftarını burada yargılamak istemiyorum ama bence en büyük fark biz orada herhangi bir maçı kaybettiğimiz zaman, tabii ki bunun analizini yapıyoruz neden kaybettiğimize dair.
Ama orada taraftarlar buna şu gözle bakıyorlar, çocuklarını maça alıp gelip tabii ki takımı destekliyorlar ve onlar da kaybetmek istemiyorlar. Ama o maç bittikten sonra inanın biz 3-0 da yenilsek, 2-0 da yensek veya berabere de kalsak tüm taraftarlarımızı bizi çağırıyor, alkışlıyorlar. Ve bizim bu maçı unutup 3-4 gün sonra tekrar bir maç oynayacağımızı bize hissettiriyorlar.
Trabzonspor’da herhangi bir maçı kaybettiğimiz zaman, ben bir Trabzonlu olduğum için bunu daha fazla hissediyordum. Yani dışarı çıksak acaba insanlar bize ne diyecek? Kızacaklar mı diye düşüncesine kapılıyorduk. Bu da bir futbolcunun mental olarak, bir sonraki maça hazırlanmasını zorlaştırıyordu. İngiltere’de bence en büyük fark insanların bizim Futbol anlayışımıza saygı gösterdiğini düşünüyorum. Çünkü tek maç üzerinden bizi değerlendirmiyorlar. Çok maç var ama Türkiye’de biraz daha günü birlik oluyor bu olaylar. Eğer o gün kötüyse ve kaybettiysen gerçekten bazen acımasız bir şekilde yargılanabiliyorsunuz.”